Max Payne‘nin ilk oyunlarının remake’i yapılacağı duyurulduğunda beri oyunları tekrardan oynamak istiyordum, nihayet geçtiğimiz hafta en sonunda oyunların başına oturabildim. 21 yıl önce hayatımıza giren bu aksiyon klasiğinin önce geliştirme sürecinde yaşadıklarına sonra da kendilerine gelin yakından bakalım.
İmkansızlıklardan Doğan Oyun
Remedy, 1996 yılında Max Payne’i geliştirmeye başladığında ne fazla iş gücüne sahipti ne de fazla paraya. Bu da onlara oyunun geliştirme sürecinde sorunlara neden oluyordu. Karakterlerin yüz animasyonları, ara sahneler gibi oyunun önemli unsurları bütçesizlikten dolayı yapılamıyordu. O dönem için oyunun baş tasarımcısı Sam Lake şunları söylüyor.
Erken aşamalarda karakter hiç de bana benzemiyor ya da hiçbir şekilde andırmıyordu.
Sonrasında Sam ve ekibi daha önce çok rastlanmamış bir fikir buldular: Yüzleri modellemek yerine resimler kullanacaklardı. Böylelikle karakterler tek bir ifadeye sahip olsalar da modeller oyunculara benzeyecekti. Ara sahne konusunda da Remedy yaratıcı bir çözüm buldu. Ara sahneleri 3D modellemeye bütçeleri yetmeyeceği için çizgi roman stilinde tasarladılar. Böylece ara sahnelerin yapımı kolaylaştı ve istedikleri zaman değiştirmeleri daha kolay hale geldi. Geliştirme sürecinin erken safhalarında Max Payne serisinin imzası olan bullet time’ın nasıl olacağı da belli değildi.
İlk başlarda belli odalara girince etkinleşen bir özellik olması planlanıyordu. Call of Duty oyunlarında gördüğümüz gibi. Sonrasında bullet time’ın o odada bulunduğumuz süre boyunca sürmesi planlandı ama bu da başka sorunlar çıkarıyordu. Düşmanlar Max’den önce odadan çıkıyor biz de onları ağır çekimde kovalıyorduk, bu da oyun zevkini kırıyordu. En sonunda ise bullet time bildiğimiz haline ,oyuncunun istediği zaman açıp kapatabildiği haline, dönüştü. Bu ve bunun gibi yaratıcı çözümler de Max Payne’i başarılı kılan ve ikonikleştiren etmenler oldu.
Max Payne
Max Payne’i tek kelime ile özetlemem gerekirse o kelime ‘zamansız’ olur. 10 yıl önce oynadığımda da yaşına göre çok etkilenmiştim bu dönemde de hala daha aynı etkiyi verebiliyor. Grafikler ve check-point özelliğinin olmaması tabii yaşını belli ediyor ama geri kalan konularda günümüz oyunlarıyla yarışabilecek seviyede. Oynanışa, bölüm tasarımına ,hikayeye verilen özen artık çok fazla görmediğimiz şeyler ve Max Payne bunların hepsine sahip. Ara sahnelerin çizgi roman stilinde olması da oyunu zamansızlaştıran özelliklerin başında geliyor. Hangi yılda oynarsanız oynayın size aynı etkiyi yaşatıyor.
Oyunun hikayesinden kısaca bahsetmek gerekirse cinayetle suçlanan Max; kendini polis, mafya ve şeytani bir şirketin hedefi haline gelmiş şekilde bulur. Yıllar önce ailesinin ölümüne sebep olan uyuşturucu bağımlıları ile bağa sahip olan bu cinayet sonrası Max ailesinin intikamını almak için elinden geleni yapar. Hikaye ilk bakışta biraz sıradan ve basit gelse de etkileyici hikaye anlatımı ve bölüm tasarımları size sürekli olarak bir sonraki bölümde ne olacağını merak ettiriyor.
Gelelim şimdi de yazının başından beri övdüğüm oynanış ve bölüm tasarımı kısımlarına. Max Payne basit bir oynanışı etkileyici ve sıkmayan bir hale getirmeyi başarmış. ‘’Elimize silahımızı alıp gördüğümüz herkesi öldürüyoruz.’’ mantığı kulağa ilk başta çok basit gelse de oyunun imzası olan bullet time, çatışmaları hem eğlenceli hale getiriyor hem de çeşitliliği sağlıyor. Bölüm tasarımları da çatışmaları derinleştiren ikinci ana unsur. Düşmanlarla sadece yatayda değil, dikey düzlemde de çatışıyoruz. Bu da tehlikeyi ve adrenalini yükselten etmen oluyor. Kısaca özetlemek gerekirse çatışmalar bu dönemde bile hala da çok zevkli.
Şuraya kadar oyunu hep övdük peki hiç mi eksisi yok bu oyunun ?
Tabii ki var. Düşman yapay zekası bunların başında geliyor. Düşmanlar sizi görmese dahi belli bir mesafeye geldiğinizde otomatikman alarma geçip size yöneliyorlar, bu da oynanışı az da olsa zedeliyor. İkinci eksi ise oyunun ezberlenebilir olması. 15-20 dk sonra düşmanın nereden çıkacağını az çok tahmin edebilir hale geliyorsunuz, bu da sürpriz etmenini kırıyor. Düşmanların sürekli olarak aynı yerde doğması da oyunu ezberlemeye itiyor. Öldüğünüzde hemen save’inize dönüp öldüğünüz yerdeki düşmana direkt saldırıp bölümü geçiyorsunuz bu da oyunun akıcılığını baltalıyor.
Genel bir özet geçmek gerekirse, Max Payne 21 yıl geçmesine rağmen hala daha taze hissettiren bir yapım. Aksiyon oyunlarının genel olarak 4-5 yıl içinde eski hissettirdiğini hesaba katarsak bu çok büyük bir başarı. Bu başarı tabii satışlarına da yansıdı ve Max Payne’in çıkışından kısa bir süre sonra Rockstar Games, Remedy’i satın aldı.
Max Payne 2
Rockstar Games’in satın alımından sonra Remedy’nin bütçe ve çalışan sorunları da çözülmüş oldu. Bu da Remedy’e rahatlık verdi. Yapmaları gereken tek şey oyunu zamanında çıkarmak. Remedy, oyunu daha hızlı geliştirebilmek adına oyunu ilk oyunun temellerine oturtarak geliştirmeye başladı.
İlk oyunun 2 yıl sonrasında geçen oyunumuzda Max, eski işi olan dedektifliğe geri dönüyor. Geçmişte yaşadıkları şeylerle ilgili hala daha kabuslar gören Max, telsizdeki bir çağrı sonrası gittiği olay yerinde o geçmişe ait olan bir kişi ile karşılaşıyor: Mona Sax. Ölüm ve ihanetle dolu bu olaylar silsilesini çözmek için ikili beraber çalışıyor. Oyunun hikayesi ilk oyuna göre daha ilgi çekici şekilde başlıyor bana göre. İlk oyunda tam olarak cevaplanmayan soruları da cevaplayıp etkileyici bir son ile bitiyor ikinci oyun.
İlk oyunun temel oynanışını korusa da geliştirmeler de yapıyor ikinci oyun. Daha stabil nişan sistemi, daha detaylı bullet time gibi. Bölümlere bakıldığında ilk oyundaki kadar fazla mekan çeşitliliğine sahip olmasada eski oyundaki bazı önemli mekanları görmek güzel bir nostalji yaşattırıyor.
Max Payne 2, ilk oyuna göre hikaye anlatımı ve sunumu konusunda da gelişme kaydetti. Deneyimli oyuncular ile çalışmaları hikayenin etkiliyiciliğini de arttırmış oldu. Hikaye konusunda eksi olarak sayılabilecek en büyük unsur tabii ki hikayenin süresi. İlk oyun zaten çok uzun bir hikayeye sahip değildi ikinci oyun ondan da kısa süreli bir hikayeye sahip olunca bu durum bir çok kişinin beğenmediği bir olay oldu.
Max Payne 2, her konuda ilk oyunun üzerine çıksa da üzerine çıkamadığı bir şey vardı: satış sayısı. Her ne kadar daha iyi bir oyun olarak görülse de Max Payne 2 ilk oyuna kıyasla çok az sattı. Bu olay için kimileri pazarlama yetersizliği diyor kimileri ise oyunun süresini gösteriyor ama kesin olan bir şey var ki o da oyun sönük bir şekilde Remedy veda etti.
Bu yazımda Remedy’nin hayatımıza kattığı ve aksiyon türüne derin bir iz bırakmış olan Max Payne oyunlarına göz attık. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler. Önümüzdeki yazılarda görüşmek üzere.