Dünya paramparça, ilkim değişiklikleri doğayı tamamen yok etmiş, yağmur yerine sülfürik asit yağıyor, ülkeler her an tüm gücüyle savaşa girmeye hazır. Haberler sadece felaket tellallığı yapıyor, insanlar artık yaşamak için bir neden bulamaz halde.
Hayır, günümüzden bahsetmiyorum. Jean Teulé’nin yazdığı, günümüzden yıllar sonrasında geçen distopyadan bahsediyorum. Bu dünyada intihar öyle normalleşmiş ki Tuvache ailesi nesillerdir intiharı kolaylaştıracak araç gereçlerin satıldığı bir dükkan işletiyor; burada zehirlerden yağlı urganlara, tek kullanımlık tabancalardan siyanürlü şekerlere kadar geniş bir yelpazede çeşit çeşit ürün satılıyor.
”Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız!”
Tuvache ailesi depresif ve intihara meyilli olmaktan son derece gururlu, sattıkları ürünlerin de sizi amacınıza ulaştıracağının garantisini veriyorlar. Dükkanlarında her şey intihar kararınız için teşvik edici yönde. Çocuklar bile doğduklarından itibaren mutsuz ve intihara meyilli olarak yetiştiriliyor. Ailenin büyük çocukları Marilyn ve Vincent da anne babaları kadar umutsuz ve depresif, isimlerini tarihin intihar eden ünlülerinden almışlar zaten. Doğum günleri ölüme bir yıl daha yaklaşıldığı için kutlanıyor fakat ailedekilerin kendini öldürmesi dükkanın işletmesini sağlamak amacıyla yasak. Son çocukları Alan ise onlardan biraz farklı. Tabiri caizse ailenin ‘beyaz’ koyunu.
Kitabın ilk sayfasından bebek arabasında kendi kendine gülerken bir müşterinin dikkatini çekiyor Alan. Sürekli rahatsız edici derecedeki pozitif olan tavrı, dinlediği ve söylediği neşeli şarkılar, müşterilere elveda yerine iyi günler demesi, her şeye iyi yönünden bakmasıyla ailesinin tam zıttı. Pesimist aileye doğan pozitif çocuk, her şeye rağmen dünyaya umutla bakan ve gördüğü tüm kötü muameleye rağmen pes etmeyen sevgi kelebeği… Ailesi, ‘hayal kırıklığı’ olarak gördükleri bu çocukla ne yapacaklarını düşünürken, farkında olmadan onun mutluluğundan yavaş yavaş etkilenmeye başlıyorlar.
Kitap Hakkındaki Düşüncelerim
Bu şekilde ilgi çekici bir başlığa ve konuya sahip bir kitap, ayrıca diyalog odaklı anlatımıyla oldukça kolay okunuyor. Fakat kitap hakkında yapabileceğim olumlu yorumlar bununla sınırlı sanırım. Çok fazla potansiyeli olan bir konu çok basit bir ters köşe ile ziyan oluyor fikrimce.
Kitap kısa film tadındaydı, okuması kolay ve zevkliydi ama vermek istediği mesajı çok basit bir şekilde verdi. Bunda biraz yazarın aslen karikatürist olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Kara mizah türünde yazılmış ve yer yer gerçekten komik/trajikomik yerleri olsa da bence genel olarak bu türün başarısız bir örneği olmuş. Ailesinin Alan’la olan çatışması tamamen stereotipik kalıplar üzerine yazılmış, yazar bize yaşadığımız toplumla alakalı derin bir mesaj vermeye çalışmış ama başaramamış gibi hissettirdi bana, çünkü kurgu çok zayıf ve kendini tekrar ediyor.
Ailenin değişimi ise bir süreç olarak verilmeye çalışılsa da aceleye getirilmiş. Nesiller boyu depresyonda olan ve insanları ölüme teşvik eden bu aile birden krep pişirmeye ve şaka malzemeleri satmaya başlıyor.
”Alan!.. Kaç kez söylemek gerekiyor sana bunu? Buradan çıkan müşterilere “görüşmek üzere”denmez.”Elveda”denir çünkü bir daha gelmeyecekler.”
Alan’ın pozitif doğası da çoğu yerde sevimliden çok iğreti geldi bana, burada çeviriden kaynaklı birkaç sorun da olduğunu düşünüyorum. Alan’ın diyalogları peltek olarak yazılmış sanırım ama tıslayarak konuşuyor gibi neredeyse ve tepkileri neşeliden çok, zorlama olarak görünüyor.
Kitapta verilmesi gereken kara mizah çok düz ve olması gerektirdiği gibi insanı düşündürmüyor. Bu da belki çeviriyle alakalıdır ama pek öyle olduğunu düşünmüyorum. Başarılı bir konu dümdüz anlatılmış ve karakterlerin derinliği yok, her şey çok yüzeysel.
Çok fazla ölüm güzellemesi var ama bu güzellemeler bir yaşam-ölüm felsefesi yapabilecek kadar derin değildi kanımca. İntiharı teşvik etmediği açık ama yapmaya çalıştığı neydiyse de ona ulaşamamış bence. bu sebeplerden ötürü de çok güzel işlenebilecek ve gerçekten kara mizah aracılığıyla eleştirilmeye açık olan bu konunun bu kitapta harcanmış potansiyel olduğunu düşünüyorum.
Buradan sonrası kitabın sonu hakkında spoiler içeriyor.
Kitabın sonlarına doğru Alan ailesini başarılı bir şekilde değiştiriyor, intihar dükkanı artık şaka malzemelerinin satıldığı, gelenlerin intihardan vazgeçirilip pozitif enerji ve yaşama sevinci verilen bir yer haline geliyor. Tam bu esanda bir kaza oluyor ve Alan pencereden düşüyor, son anda bir parça iple onu tutuyorlar.
Alan yukarıya baktığında iyi amaçlı aile işletmelerini, kendisiyle barışık ablasını, yeteneğini mutluluk verecek şeylerde kullanan abisini, hayallerini takip eden anne babasını görüyor ve ipi bırakıyor.
”Mesele şu ki yarın gene yaşamak gerekecek.”
Kitabın en çarpıcı yeri sonuydu benim için. Gerçekten ilk defa etkilendiğimi hissettim okuduğum süreç boyunca. Alan hayattaki amacına ulaştığını hissettiği için mi bıraktı ipi? Yoksa başından beri gerçekten depresyonda olan tek kişi aslında Alan mıydı da ailesindeki gerçek mutluluğu görmesi bunun farkına varmasını sağladı?
Birçok yöne çekilebilecek olan sonu benim kitaba verdiğim puanı yükseltmemdeki sayılı nedenlerden biriydi. Maalesef sonu haricinde pek beğenemedim kitabı, ilginizi çektiyse okumayın diyemem ama zamanınızı daha çok hak eden kitaplar olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca bu kitabın 2012’de uzun metrajlı müzikal animasyonu yapılmış, benim kitabı okumamın yaklaşık iki saat sürdüğü düşünülürse o film de güzel bir alternatif olabilir, linkini buraya bırakıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=kTkgkCtBjqE
Biraz acımasız cümleler kurduysam sebebi başlamadan önce bu kitap hakkında beklentilerimin biraz yüksek olmasındandır, keşke bu şekilde hayal kırıklığına uğramasaydım. Okuduğunuz için teşekkür ederim.