Bir kişinin veya bir eylemin doğruluğuna ya da yanlışlığına ahlaki olarak nasıl karar verebiliriz?
Temel olarak ‘’Bir aksiyon, doğurduğu sonuç her ne olursa olsun sebepleri sayesinde aklanabilir mi?’’ sorusunun üstüne kurulmuş bir yapım Zankyō no Terror (Terror in Resonance). Yönetmen Shinichiro Watanabe’nin diğer yapımlarından farklı olarak bilim kurgusal elementler veya derin metaforlar içeren bir anime değil, günümüz toplum düzenine ve insanın şiddete yatkınlığına yapılan direkt bir eleştiri. Bu animede baş karakterler birer terörist. Peki başlarına gelmiş herhangi bir olay yaptıkları terör eylemlerini doğrulayabilir mi? Yazımızda gelin tüm bunlara cevap bulmaya odaklanalım.
Doğruluğu Sorgulamaya Giden Yol
Yakın bir gelecekte Tokyo şehri bir terör saldırısının kurbanı oluyor. Saldırı sonucu şehrin önemli gökdelenlerinden biri yıkılıyor, ilginç yanı ise hiç can kaybı yaşanmıyor. Binanın yangın alarmları patlamadan kısa süre önce tesadüfen(!) çalıyor ve insanların binayı boşaltmasına olanak sağlıyor.
Biz patlamayı faillerin gözünden izliyoruz, 9 ve 12 adındaki iki genç. Her şey plana göre giderken beklenmedik bir şey oluyor ve Lisa adındaki bir kız binada kalıyor, 12’nin kızı kurtarması sonucunda da Lisa onlara suç ortağı oluyor.
Polis, internette yayınladıkları videolarda maske takan ve kendilerini Sphinx olarak tanıtan bu iki gencin kimliklerini tespit etmeye çalışıyor. Sphinx’in diğer teröristlerden bir farkı var: İnternetteki videolarında Yunan mitolojisinden hikayelere gizledikleri karışık bulmacalar ile bir sonraki bombanın yerini ve zamanını açıklıyorlar. Çözüp çözememek, bombayı etkisiz hale getirmek de polise kalıyor. Geçmişteki bir dava yüzünden polis gücünden çekilen Shibazaki adındaki dedektif, problem çözmedeki becerisi sebebiyle bu davaya atanıyor ve zekaların savaşı olması istenen -ama pek de başarılı olamayan- bir kovalamaca bu şekilde başlıyor.
Gri Karakterler, Gri Eylemler
Her şey 1 veya 0, siyah veya beyaz mıdır? İlk çağlardan günümüze kadar bu soruya gerek filozoflar gerek yazarlar ve yönetmenler çeşitli açılardan bakıp bir cevap ortaya koymaya çalıştılar. 2014 yapımı anime Zankyō no Terror da bunlardan biri, eylemlerin siyah veya beyaz olup olmadığı sorusuna cevap olarak griyi sunuyor.
Aslında kötü, yani siyah olmaları gereken çok zeki terörist karakterlerimizi ele alalım: 9 ve 12. Bir yerleri patlatıyorlar ve toplumda korkuya sebep oluyorlar, aynı zamanda saldırılarından hiçbirinde hiçbir insan zarar görmüyor. Bu da bize yaptıkları şeyleri sırf bir şeyleri havaya uçurmak için değil de daha büyük bir şeye dikkat çekmeye çalıştıklarını, belki de intikam almak istediklerini düşündürüyor; çok geçmeden haklı olduğumuzu görüyoruz zaten.
Öte yandan dedektif Shibazaki; polis için çalışan ve suçu önlemeye hayatını adamış, teorik olarak beyaz olması gereken bir karakter. Fakat ilerleyen bölümlerde o da hizmet ettiği amacın gerçekten iyi olup olmadığını ve eylemlerinin etkilerini sorguluyor.
Ses ve Görüntüyle Sunulan Kasvet
Animasyon stüdyosu MAPPA’yı Yuri on Ice, Banana Fish, Kakegurui Jujutsu Kaisen ve Attack on Titan gibi çok ünlü yapımlardan duymuş olabilirsiniz. Bu animede de beklentinin altında kalmamış, kasvetli ve gerçekçi havayı en uygun çizimlerlerle birleştirmiş. Renk paleti de animenin genel kasvetli havasına uygun bir şekilde gri ağırlıklıydı. Tek beğenmediğim nokta palet bazı yerlerde çok karanlıktı, sahnede ne olduğunu görebilmek için parlaklığı sonuna kadar açmam gerekti.
Müzikleri ise çok yetenekli Yoko Kanno tarafından bestelenmiş ve gerçekten anime hakkında en -belki de tek- beğendiğim şey müzikleri oldu. Animenin müziklerini içeren çalma listesini en sona ekliyorum, sizin de dinleyince bana hak vereceğinizden eminim.
Peki Ya Bence?
Aslında, gerek ele almak istediği konu olsun gerek sordurttuğu sorular ve yaptığı göndermeler olsun çok başarılı bir anime olabilecekken başlıca bütçe yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar yüzünden tamamen harcanmış potansiyel olduğunu düşünüyorum. 11 bölüme sığdırılmaya çalışılmış ama maalesef ki başarılı olunamamış. Bunun yanında konunun bölümlere dağılımı da başarılı değildi, dokuz bölüm boyunca karakterler hakkında en ufak şey bilmeden, tahminler yürüterek neyi neden yaptıklarını anlamaya çalıştık. Son iki bölümde de bilgi bombardımanından olayları takip edemedik. 9 ve 12’nin geçmişi, dedektifin geçmişi, karakterlerlerin birbiriyle bağlantıları gibi önemli sorulara minimum efor ve bilgiyle cevap verildi, hiç tatmin edici bir ‘Vay, demek buymuş.’ anı yaşanmadı. Dokuz bölüm boyunca ağır çekimde ilerleyen animeyi son iki bölümde takip edemez hale geldik. Karakterleri tanıyamamamdan ötürü de karakter gelişimi gözlemleyemedim ve herhangi bir karakterle bağlantı kuramadım.
Başka bir rahatsız edici nokta ise bir dram/gizem animesinin içine neden katıldığını asla anlamadığım aşk faktörü. Toplam 7-8 dakika gösterildi ve havada bırakıldı. Zaten varolan onlarca cevapsız soru ve temelsiz olaya bir yenisi eklenmiş oldu sadece. Aynı şekilde ortalarda gelen ve karakterlere güzel bir rekabet olabileceğini ve yapıma Death Note havası katabileceğini düşündüğüm Five karakteri yaklaşık bir buçuk bölümde harcandı. Lisa’dan bahsetmek dahi istemiyorum. ”Malegaze”in animelerdeki yansıması olan ‘işe yaramaz, ağlak kız karakter’ temasına yeni bir boyut kattı, o kadar işe yaramaz ve ağlaktı.
Tüm bu yorumların sonunda geriye dönüp baktığımda gerçekten çok güzel olabilecek bir animeyken tamamen hayal kırıklığı olarak görüyorum. Tüm bu incelemeden ve son yorumlarımdan da anlayabileceğiniz üzere, izleminizi önerdiğim bir anime değil. Eğer bu animeyi puanlamam gerekirse 10 üzerinden 2.5 veririm. Okuduğunuz için teşekkür ederim.