Bilim Kurgu Sanatı – Tales From The Loop

Tales From The Loop, çıkış süreciyle çok ilginç bulduğum bir yapım. Dizi İsveçli sanatçı olan Simon Stålenhag’ın aynı isimli bir sanat kitabına dayanıyor. Simon Stålenhagın yaptığı fütüristik diyebileceğimiz çizimler zamanında büyük bir ilgi topluyor. Bunun üzerine Simon’da tüm bu bilim kurgu çizimleriyle beraber onları açıklayan bir artbook yayınlıyor. Ancak işler bunla da sınırlı kalmıyor ve ilerleyen yıllarda Tales From The Loop Modiphius Entertainment tarafından bir rol yapma oyununa konu oluyor. Dizi de daha çok bu oyun için yaratılan hikayeden uyarlama. Yapımcıları arasında Matt Reeves’i bulunduran dizi 8 bölümüyle Amazon’da bulunuyor.

Dizinin Konusu

Dizinin tüm konusu Mercer, Ohio’da evrenin gizemlerini anlamak ve onları çözmek için kurulmuş olan Mercer Deneysel Fizik Merkezi’ne dayanıyor. Burada araştırmacılar evrenin sırlarını çözmeye, imkansızı mümkün kılmaya çalışıyor. Kasabada yaşayan halkın “The Loop” ismiyle andığı bu yerde ne olduğunu orada çalışanlar dışında pek bilen yok. Yine de Loop orada yaşayan herkesin hayatının bir parçası haline gelmiş. Adıyla çok örtüşen bir dizi aslında; Loop’tan hikayeler izliyoruz.

Dizi size tek bir karakter üzerinden uzunca bir hikaye anlatmıyor. Aksine her bölüm farklı bir karakter üzerinden, farklı hikayelere tanıklık ediyoruz. Hepsinin ortak noktası bir şekilde yaşadıkları şeylerin Loop ile bağlantılı olması. Kimilerinin hayatına direkt olarak etki ediyor, kimilerininkine dolaylı yoldan. Her ne kadar farklı hikayeler, farklı kişiler üzerinden ilerlese de aslında bütününe baktığımızda hepsi uzaktan yakından birbiriyle bağlantılı.

Tema ve Oyunculuklar

Tales From the Loop bilim kurguyu araç olarak kullanırken insana odaklanan bir yapım. “Zaman” kavramına oldukça güzel değinen bir dizi, her ne kadar kendisinin geçtiği zaman belirsiz olsa da. Günümüzdeki yapımlardan farklı olarak aksiyona, tamamen teknoloji üstüne kurulu bir bilim kurguyla ilgilenmiyor. Bu yüzden de bana bilim kurgu türünün ilk örneklerini anımsattı hep. İnsanla ve hayatın kendisiyle ilgilendiği için de yavaş ilerliyor. Bu yüzden de sıkılanlar, ilk bölümden kapatanlar, uzun süreler bitiremeyenler mevcut. Çünkü gerçek hayatın kendisi sıkıcıdır. Yani herkese hitap eden bir yapım değil. Kendi adıma konuşursam bir dizinin dram ve bilim kurguyu bu kadar dengeli bir şekilde işlediğini görmemiştim, bu yüzden olacaktır ki diziyi çok beğendim. Atmosferi ve felsefesiyle içine çekti beni. Her bölümde düşünmeye sevk etti ve bu özellik tükettiğim içeriklerde aradığım bir şeydir.

Oyunculuk konusuna gelirsek bu dizide her rol için oynayacak kişileri çok iyi seçtiklerini düşünüyorum. Gerçekten herkes oynadığı karakteri en ufak detayına kadar başarılı bir şekilde yansıtmış. Dram yönü de oldukça ön planda olan bir dizi olduğu için bu detaylar bizim için önemli. Onlar sayesinde empati kurmaya başlıyoruz. Çocuk oyuncular için nasıl bir çalışma izlediler bilmiyorum ama çocukların ani refleksleri ve verdikleri tepkiler oldukça gerçekçiydi. Her bölüm genelde farklı karakterleri görsek de onlarla bağ kurmakta hiç zorlanmadım. Bunun da büyük bir artı olduğunu düşünüyorum.

Bilim Kurgu ve Sanatın Dansı

Tales From the Loop‘un en çok konuşulan yanı kesinlikle görselliği. Zaten en başında çizimler üstünden temel alınmış bir uyarlama olan bu dizinin her sahnesi adeta bir resimden fırlama. Üst düzey bir sinematografi görüyoruz. Loop’tan çıkan o inanılmaz teknolojiye rağmen dışarıda sıradan sayılabilecek bir kasaba var. Tüm o sıra dışı şeylere ev sahipliği yaptığı yerde, içerisinde, size sıradanlığı gösteriyor.

Bu diziyi tanımlasam bilim kurgu dizisi olarak değil de sanat dizisi olarak tanımlardım. Müzikleriyle kendi atmosferine sizi iyice çekiyor. Çekimleri inanılmaz güzel, özellikle final bölümünün görüntü yönetimine bayıldım. Farklı görüntü yönetmenleri olmasına rağmen nasıl böyle iyi bir bütünlük kurmuşlar aklım almıyor. Kullanılan renk paletiyle, ışık yönetimiyle beraber her sahnede bir manzara izliyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Sembolizmi de sonuna kadar kullanıyor; her şeyde, her anda.

Tales From the Loop birçok şeyi iyi yapsa da küçük bir kasabada gerçekleşen tuhaf olaylar klişesinden kaçamıyor. Bu temayı iyi ele alıyor fakat sırf bu yüzden belli bir izleyici kitlesi diziyi Stranger Things’e benzetmiş. (Bana kalırsa alakası yok.) Bu benzerlik ve hikayesinin tüm bu “zaman” kavramı çevresinde kendi zamansızlığı hakkında dizinin ilk bölümünü yöneten Mark Romanek şunları söylüyor:

“Gerçekten Stranger Things olmak istemedik. O dizi ne kadar harika, ne kadar eğlenceli olsa da bizim çok daha farklı bir hedefimiz vardı. Ayrıca burada dizinin gizemine hizmet eden bir zamansızlık var. Orijinal eserlerde yabancı bir şeyler var, İsveçli bir şeyler, biz de bu fikirden yola çıktık. İzleyicinin baktığı her şey neredeyse tarifsiz. Tüm dizinin kendi zamansızlığında, mekansızlığında var olmasını amaçladık. Kendi dilimize sahip olmak istedik.”

Mark romanek

Bu sözleriyle de yukarıda bahsetmiş olduğum “zaman” belirsizliğinin aslında kasıtlı bir hareket olduğunu görüyoruz.

Tales From the Loop’un Yansımaları

Tales From the Loop‘un devamı olacak mı henüz bilinmiyor. Buna dair bir açıklama göremedim. Ancak Simon Stålenhag ilk artbook’un başarısından sonra iki tane daha yayınlamış. Bunlardan biri Things From the Flood. Bu kitapta Loop’un kapatılması ve kapatıldıktan sonra kasabanın ne hal aldığı anlatılmış. Aynı zamanda Tales From The Loop’un oyununa expansion olarak da uyarlanmış. Eğer bir ikinci sezon olursa bu hikayeyi işleyebileceklerini düşünüyorum. Diğeri ise The Electric State. Bu kitapta da Soğuk Savaş’ın 3. Dünya Savaş’ına sebep olduğu bir dönemde kayıp erkek kardeşini bulmak için bir robotla yolculuk eden bir kız çocuğunu anlatmış. The Electric State’in hakları Russo kardeşlere satılmış ve bir film olacakmış, bekliyoruz.

Bilim kurgu türüne meraklı olan herkesin kesinlikle izlemesi gerektiğini düşünsem de çoğuna hitap etmeyeceğini biliyorum. Bu yüzden diziye ne beklemeniz gerektiğini bilerek girmeniz önemli. Salt bilim kurgu yok önümüzde. Kendi içerisindeki ufak hikayeye saygı duyan, bu davranışlıyla benim de saygımı kazanan bir yapım oldu Tales From the Loop. Kendi kabullerini izleyiciye sorgulatmadan kabul ettirebiliyor, bir yandan da bu kabulleri düşünmesi için ona alan tanıyor. İmkansızı mümkün kılmaya çalışıyor, fakat imkansızı mümkün kılmak bile bazı şeyleri değiştiremiyor.

Dizinin çıkış noktası olan  Simon Stålenhag‘ın artbook’u İthaki Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilmiş, meraklısı ona da bakabilir.

Everyone in town is connected to the Loop in one way or another. And you will come to know many of their tales… in time. So, we’re now to begin.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir