Massive-Verse; ortak bir süper kahraman evrenidir, Power Rangers ve Ultra Man gibi serilerde de yazarlık yapmış olan Kyle Higgins ve çizer Marcelo Costa’nın yazdığı Radiant Black serisi ile de evren başlangıcını yapar. Öncelikle Image Comics çatısı altında başlayan ama sonrasında Inferno Girl Red’in evrene katılması ile ilk ortak kahramanına daha evrenin başında kavuşmuştur. Şu ana kadar okuduğumuz tüm içerikleri gerek çizim stili olsun gerek hikayesi olsun başarılı ve okuması eğlenceli işlerdi, ve eğer bu kaliteyi koruyabilirlerse birkaç yıl içinde çok konuşulacak bir evren olacağı kesin. Massive-Verse genel olarak gördüğümüz süper kahraman evrenlerine benzese de özgünlüğünü koruyabiliyor, gerek mizahıyla gerek karakterleriyle özgün olduğunu size hissettiriyor. Geçtiğimiz haftalarda da diğer karakterlerini ilk kez okuyucuları ile buluşturan Massive-Verse’ün üçlüsünü gelin isterseniz yakından tanıyalım.
Evreni anlatmaya bu evrenin başlamasını sağlayan Radiant Black ile başlayalım.
Radiant Black, Invincible diye yatıp kalktığım dönemde çıkan ve özgün süper kahraman ihtiyacımı çok güzel karşılayan bir seri, hatta güncel olarak da okuduğum en başarılı serilerden biri kendisi. İlk Radiant Black’imiz olan Nathan Burnett, otuz yaşına yeni basmış ve maddi sıkıntılarla boğuşan bir yazardır. Kitabını yazana kadar para kazanmak için taksicilik yapsa da, en sonunda masraflara dayanamayıp ailesinin yanına taşınır. Bu yüzden Nathan’ı ilk gördüğümde Peter Parker havası almadım desem yalan olur, maddi sıkıntılar çekmesi ve ailesinin yanında kalması bana onu hatırlattı ve direkt kendine çekti. Bir gün en yakın arkadaşı Marshall ile bardan çıktıktan sonra gördüğü Radiant’a dokunarak güçlerine kavuşur.
UYARI: Buradan sonra biraz spoiler olacak, bu kısmı spoilersız anlatmam imkansız o yüzden spoiler yemek istemiyorsanız burayı es geçin.
Daha güçlerine yeni yeni alışmaya başlayan Nathan’ın karşısına onun ile benzer güçlere sahip Radiant Red çıkar ve onu durdurmak için girdiği savaşta mağlup olup komaya girer. Buradan sonra onun yerini en yakın arkadaşı Marshall alır. Nathan’ın intikamı için yola çıkan Marshall, Radiant Red ile karşılaşmasında başka Radiantların da olduğunu öğrenir. Arkadaşı Nathan’ın intikamı için yola çıkan Marshall, Dünya’nın çok büyük bir tehdit altında olduğunu öğrenince diğer Radiantlar ile birlik olur.
Spoilerlı kısım bitti, buradan sonrasında seri hakkında genel görüşlerim olacak.
Çizim stili ve hikaye olarak sizi direkt kendine çeken, sıkmayan ve yerinde olan esprileri ve göndermeleri ile sizi güldüren, ama aynı zamanda ciddiyetini güzelce koruyabilen bir seri Radiant Black. Okumayan herkesin çok şey kaçırdığını söyleyebilirim.
Bu evrendeki ikinci karakterimiz ise Rogue Sun. Bu evrenin ilk ortak kitabı olan Supermassive‘de yaşanan olaylardan sonra şehrine geri dönen Marcus Siegel, kendini tanımadığı bir kötü ile savaşta bulur ve bu savaş canına mal olur. New Orleans’ın büyük kahramanının yerini, yıllar önce terk ettiği asi oğlu Dylan alır. Nefret ettiği babasının ölümünü öğrendikten hemen sonra kendini süper kahraman olarak bulan Dylan bodoslama şekilde maceraya atılır. Babasından daha iyi olmak için çıktığı yolculuğunun nereye varacağını merakla takip ediyorum. Şu anlık sadece bir sayısı çıkan Rogue Sun, aynı Radiant Black gibi iddialı ve güzel bir şekilde başladı. Dylan’ın Rogue Sun ve kendi hayatını aynı anda idare etmesini okuyacağımız ve Marcus’un katilini yavaş yavaş öğreneceğimiz seri için şimdiden bayağı heyecanlıyım.
Son kahramanımız da Inferno Girl Red. Kendisini ilk kez Supermassive kitabında gördük. Kickstarter projesi olarak başlayan proje daha kendi serisine başlamadan Massive-Verse’te yerini aldı bile. 2022’nin ilerleyen aylarında solo serisine kavuşacak olan karakterimiz hakkında henüz pek fazla bilgiye sahip değiliz, ama şunu söyleyebilirim ki Cássia Costa favori karakterlerimizden biri olacak gibi duruyor.
Mighty Morphin ve Power Rangers yazarlarının tekrar bir çatı altında toplandığı Massive-Verse’ten şimdilik bu kadar. Ben evrenin başlangıcını genel itibari ile başarılı ve güzel buldum, gerek karakterleri olsun gerek hikayeleri olsun özgünlüklerini hissettiriyorlar ve kaliteyi daima belli bir çıtanın üstünde tutuyorlar. Bu kalitelerini koruyup büyümeye devam ederlerse ileride Marvel ve DC’nin yanında anacağımız yeni bir evren oluşabilir.