Pera Palas’ın Tarihi
Tarihte çok önemli bir konumda olan bir otel Pera Palas. Açıldığı zamanda da birçok ilklere ev sahipliği yapmıştır. Avrupa standartlarına ulaşması amacı doğrultusunda İstanbul’da saraylar dışında ilk kez bu binaya elektrik verilmiş, sıcak su bulundurulmuş ve elektrikli asansör yapılmıştır. İlk resim sergisi, ilk yılbaşı balosu da burada olmuştur. Bu yüksek standartların yanında tarihe adını yazdıran birçok önemli kişiyi de ağırlamıştır. Ernest Hemingway, Agatha Christie ve Mustafa Kemal Atatürk bunlardan bazılardır. Mustafa Kemal, Pera Palas’ı bir dönem evi gibi kullanmıştır. Önemli misafirlerini burada ağırlamış, cephe dönüşleri sürekli buraya uğramış, birçok önemli kararı da bu otelde, 101 numaralı odada almıştır.
Tarihe tanıklık eden bu önemli otelin yanına bir de Mustafa Kemal’i bulunduran suikast-zaman yolculuğu temalı bir hikaye eklenince baya meraklandığım bir dizi oldu Pera Palas’ta Gece Yarısı. Başlarda da baya güzel bir iş çıkarabileceğini düşündüğüm bir yapımdı. Bu yazıda dizi hakkındaki görüşlerimden spoilersız bir şekilde bahsecedeğim.

Diziye Genel Bakış
Netflix Türkiye orijinal dizisi olan ve 8 bölümden oluşan bu dizi Karga7 Pictures prodüksiyonlu. Kendilerinin Rise of the Ottoman belgeselinde de imzaları var. Emre Şahin ve Nisan Dağ yönetmen koltuğunu paylaşıyor. Elif Usman ise dizinin senaryo tarafında. Dizinin çekimleri için büyük bir Pera Palas Sokağı ve eski Beyoğlu platoları kurulmuş. Pera Palas Oteli’nin kendisi de dizinin başından beri çekimlere dahil. CGI kullanılan sahneler de azımsanmayacak sayıda. Kimileri güzelken kimileri de çok yapay durmuş. Dizinin diğer yerli prodüksiyonlara göre daha fazla bir bütçesi olduğu belli oluyor.
Dizinin oyuncu kadrosunda Hazal Kaya, Tansu Biçer, Selahattin Paşalı, Hakan Dinçkol gibi isimler bulunuyor. Benim en çok hoşuma giden Tansu Biçer ile Selehattin Paşalı’nın oyunculukları oldu. Dizi çıktıktan sonra çoğu kişi genel olarak oyunculukları beğenmediğini söyledi ama bence burada asıl sıkıntı diyaloglardan başlıyor. Diyaloglar çok sığ, çok yapay duruyor. Oyuncuların katabileceği şeylerin sayısı kısıtlı.
Pera Palas’ta Gece Yarısı, gazeteci olan ana karakterimiz Esra’nın hakkında yazı yazmak için Pera Palas’a gitmesiyle başlıyor. Yağmurdan dolayı geceyi otelde geçirmek zorunda kalan Esra, odasında bir anahtar buluyor ve o gece bir zaman yolculuğu gerçekleştiriyor. 1919 yılına giden karakterimiz, geçmişte yaşanan bazı olayları, en başta da Mustafa Kemal’e düzenlenen suikastin engellenmesini tehlikeye atıyor. Dizinin kalanın da zaman çizgisini düzene sokmaya çalışmasını izliyoruz.


Can Sıkan Noktalar
Rise of the Ottoman’dan farklı olarak Pera Palas’ta Gece Yarısı dökü drama yerine kurmaca drama anlatıyor. Dizinin ana sıkıntısı da burada başlıyor zaten. Bu türdeki işlerin karmaşık bir senaryosu olur, bu yüzden de ilk bölümlerde koca bir karmaşa karşılar bizi. Senaryonun içine girmek daha zordur çünkü derinlik 2. planda kalır genelde. Daha izlediğimiz kişilere dair bir açıklama yapılmadan aksiyonun içine girilir hemen. Zaman yolculuğu konusu sebebiyle de tabii ki ufak tefek mantık hataları var, ama bu zaten türün bir sorunu. İzleyici olarak bu tarz işler izlerken bunları göze alırız. Türün en başarılı yapımlarında bile küçük hatalar var. Pera Palas’ta Gece Yarısı’nın sıkıntısı bu hatalardan çok türün klasiklerine kendini çok kaptırması. Eğer bu temada birkaç içerik tükettiyseniz yaşanabilecek sıkıntıları, yapılabilecek hataları dizinin en başından tahmin ediyorsunuz. Haliyle seyir zevkinizi düşürüyor bu.
Pera Palas’ta Gece Yarısı’nın bir diğer hatası da ana odağından çok fazla ayrılıyor olması. En başında bir suikasti önleme hikayesi olarak başlıyor ancak daha sonra Esra’dan başlayarak neredeyse dizideki her karakterin arka planına inmeye çalışıyor dizi. Çok fazla bölünüyor kendi içinde. Bu da ana olayla aramızın açılmasına neden oluyor. Dizinin her karakterle değinmeye çalıştığı çok fazla hikaye var, bunlar da doğal olarak 8 bölümle bitmiyor. Çok kısa sürede kocaman bir hikaye anlatılmaya çalışıyor bu da yalnızca odağımızın kaymasına yol açıyor. Yalnız dizinin zaman yolculuğu temasıyla beraber verilmeye çalışılan bir alt metni var. 2022’den 1919’a giden Esra, o zamanlardaki kadına bakış açışına, adaletsizliklere bire bir şahitlik ediyor ve bu olaylara verdiği tepkiler çok başarılı bir alt metin çıkarıyor ortaya. Fakat bu sahneler de yine çok aklımızda kalamıyor çünkü o karmaşanın içinde ne ara gelip gittiğini bile anlamıyoruz.

Sonuç
Pera Palas’ta Gece Yarısı kendi türünün elementlerini yerine getirmeye çalışan bir dizi. Vadettiklerinin çok gerisine düşmüyor ama kendi potansiyelini biraz harcıyor. Dizinin 2. sezonuna dair bir açıklama gelmedi ancak finalden yola çıkarak gelme ihtimalinin bir hayli yüksek olduğunu söylemeliyim. Gerekli mi orası tartışılır. Çünkü dizi ilk sezonda zaten anlatmak istediğini anlatıyor. Olası bir ikinci sezon ana konuyu alıp bambaşka yerlere çeker. Bu sezonda her ne kadar giderek hayal kırıklığına uğrasam da açıkçası muhtemel bir 2. sezondan beklentilerim yine de yüksek. Türk dizi ekosistemi bu tarz yapımlarla gelişecek sonuçta. Bu şekilde tarihimize odaklanan ve bunu fantastik bir dilde anlatan yapımları çok görmüyoruz, o yüzden bu dizi beni bir nebze mutlu etti. İzlemeyi düşünen herkese iyi seyirler dilerim!