Kan, Katana ve Pikseller – Katana Zero

Katana Zero, geliştirici Justin Stander’ın Askiisoft adı altında altı yılda geliştirdiği ve Devolver Digital’ın yayınladığı bir indie oyun. New Mecca adlı distopik bir şehirde geçen oyunda Zero adında geçmişini hatırlamayan, zamanı yavaşlatabilme yeteneğine sahip ve katana kullanan bir suikastçiyi canlandırıyoruz. Hızlı oynanışı, beklemediğim şekilde kendine saran hikayesi ve kendine has pixel-neon tarzıyla çok kısa sürede gönlümde taht kuran bu oyundan biraz bahsetmek istiyorum size.

Katana Zero, bizi oyunun da isim babası olan Zero karakterinin hayatına sokuyor. Zero tam anlamıyla bir boş kağıt. Geçmişinden kalan tek şey, yedi sene önce gerçekleşen Cromag Savaşı’ndan kalma bir hizmet madalyası. New Mecca’nın en fakir bölgesi Third District’te tek odalı bir apartmanda yaşıyor. Günlük rutini sadece terapistine gidip, bir sonraki görevini alıp, hedefini öldürdükten sonra evine gelip yatmaktan ibaret. Zero hakkında tüm bu bilgileri oyunun ilk beş dakikasında görüyoruz.

Zero’nun nasıl bir kişilik olacağı tamamen bizim kontrolümüze bırakılmış.

Diyaloglarda seçtiğimiz yanıtlarla istersek daha ılımlı ve insancıl bir Zero, istersek sadece işine odaklı ve soğukkanlı bir Zero, istersek de herkesle maytap geçen bir Zero olarak oynayabiliriz. Zero’nun çoğu kişilik özelliği bizim seçimlerimizle şekillense de samuray filmlerini sevmesi, her görevden önce müzik dinlemek için kulaklığını takması (Oyun boyunca duyduğumuz müzikler Zero’nun dinlediği şarkılar olarak yansıtılmış, Zero kulaklığını takmadan müzik başlamıyor.), gece bitki çayını içmeden uyuyamaması gibi ufak detaylar çok hoşuma giden dokunuşlar oldu.

Zero’nun hayatı; yan dairesinde oturan, babası bir ayyaş olan ve oyun ilerledikçe kendisiyle ailevi bir bağ kuracağı küçük kızın hayatına girmesi ve bir sonraki görevinde her şeyin ona söylendiği gibi olmadığına dair bir ipucu öğrenmesiyle beraber tepetaklak olur. Oyun bu noktadan itibaren “Hedefini öğren, buraya git, hedefini öldür.” tarzı bir oyun olmaktan çıkıp hafızasını kaybetmiş bir adamın geçmişini öğrenmeye çalışma hikayesine dönüyor. Oyunun yaptığı en iyi şey, senaryo yazımında kullanılan “Anlatma, göster.” prensibini çok iyi kullanıyor olması. Bize New Mecca ya da bu büyük Cromag Savaşı hakkında önceden hiçbir şey söylenmiyor, Zero geçmişini öğrenmeye başladıkça bu dünyayı biz de Zero ile beraber öğreniyoruz.

Stander, oyunun tasarımı hakkında konuşurken “Tam oyunun nasıl işlediğini kaptığınızı hissettiğinizde işleri biraz değiştirmeye çalışıyorum.” diyor.

Bunu hem oynanış hem de hikaye açısından çok güzel yedirdiğini düşünüyorum. Tam işlerin nasıl işlediğine, neyin ne olduğuna hakim olduğunuzu düşünürken oyun sizi ters köşe yapıyor ve zaman zaman aldığınız cevaplar kafanızda daha fazla soru oluşturuyor.

Katana Zero, hızlı bir oynanış döngüsüne sahip. Oyun boyunca temel prensip aynı: Alana gir, alandaki tüm düşmanları temizle, bir sonraki alana git. Oyunda Zero’ya alabileceğimiz yeni yetenekler ya da geliştirmeler yok; sadece kılıcımız, zamanı yavaşlatma yeteneğimiz ve bölümde etrafa saçılmış şişe vb. gibi eşyalar var.

Oyunda ilerledikçe pompalı tüfek kullanan, kalkanlarıyla önden gelen saldırıları bloke edebilen farklı farklı düşman türleri kademeli olarak ekleniyor; oyun sizin mekaniklere yeterince hakim olduğunuzu düşündüğü bir noktada yeni yeni düşman tipleri ekleyerek kademeli olarak zorluk seviyesini de yukarı çekiyor. Zero’yu güçlendirmenin de herhangi bir yolu olmadığından bu olay oyuncuyu biraz daha planlı oynamaya, işine yarayabilecek eşyalar için çevresine bakmaya ve oyunun mekaniklerini en iyi şekilde kullanmaya çalışmaya itiyor. Oyunun mekanikleri çok eğlenceli, tüm oyun boyunca kılıcımızla insanları kesmemize rağmen asla sıkmıyor. Duvarlara kılıcın kestiği yönde kan sıçraması detayına bayıldım.

Çok sevdiğim başka bir detay: Ölünce Zero’nun niye bölümün başına ışınlandığının bile hikayeye çok güzel yedirilmiş olması. Zamanı yavaşlatma yeteneğiyle beraber Zero aynı zamanda olayların nasıl olacağını öngörebilme yeteneğine sahip. Her bölümde Zero’nun olaylar için gördüğü olası bir senaryoyu oynuyoruz ve öldüğümüzde ekrandaki “Yok, bu plan işe yaramaz.” yazısıyla birlikte bölümün başına geri dönüyoruz. Bölüm bittiği zaman da Superhot oyunundaki gibi zaman hiç yavaşlamadan yaptıklarımızı izliyoruz. Stander buna bir kılıf bulmak zorunda değildi, her öldüğümüzde dümdüz bir şekilde bölümün başına dönsek “Oyun bu, tabii ki başa saracak.” diyip sorgulamayacağıma eminim ama bu basit mekaniği bile hikayeye bağlaması oyuna ne kadar emek verdiğini gösteriyor. Hızlı, basit ve kavraması kolay mekanikler; Stander’ın tekrara düşmemek için mekanikleri ya da bölümü arada değiştirmesiyle beraber Katana Zero asla sıkmayan bir oynanış döngüsüne sahip. Ayrıca speedrun modu, açabileceğimiz yeni kılıçlar (Henüz hiçbirini açamadım, bu yüzden kozmetik dışında bir etkileri var mı bilmiyorum.) ve seçmediğimiz diyalog seçeneklerini seçerek ilk oynayışta görmediğimiz sekanslar oyunun tekrar oynanabilirliğini yükseltiyor.

Katana Zero, kesinlikle bu kadar kendimi vereceğimi düşünmediğim bir oyun oldu. Sadece girip katanamla milleti keseceğim hızlı tempolu bir oyun beklerken kendimi harika yazılmış, müthiş atmosferli ve fazlaca bağlandığım karakterler olan bir serüvenin içinde buldum. Sadece dört saat sürse bile kesinlikle etkisini hissettiren ve devamı için teoriler ürettirmeyi başaran bir oyun. Özellikle iyi yazılmış ve biraz beyin mıncıklayan senaryolar ya da hızlı tempolu aksiyon oyunlarını seviyorsanız Katana Zero tam size göre. Her türlü şans vermeniz gerektiğini düşündüğüm, oynamaktan pişman olmayacağınız bir oyun.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir