Yalnızlığın Tanrıçası: Ben, Kirke Kitap İncelemesi

Dışlanmış, istenmeyen kişi olmanın; farklılığın hikayeleri hep en çok dikkat çeken ve ilgi gören hikayelerdir. Çünkü insan özünde yalnız olduğuna inanır, yalnızlığının duyulduğunu ve anlaşıldığını hissetmek insanın hoşuna gider dolayısıyla dışlanmış karakterle bir bağlantı kurar. Peki söz konusu ‘dışlanmış kişi’ bir tanrıça, yaralanmayan, ölmeyen ve gündelik hayat sıkıntılarından başı ağrımayan biri olursa aynı bağlantıyı kurabilir miyiz?

Yazar Madeline Miller tam olarak bunu görmek istemiş ve kötü kalpli cadı Kirke’nin hikayesini bize ailesi tarafından istenmemiş, ibret olsun diye cezalandırılmış düşük seviyeli bir tanrıçanın büyü gücünü keşfedip gerçek kişiliğini bulmaya çalışma öyküsü olarak yeniden anlatmış.

Mitolojiye biraz ilginiz varsa adını kesinlikle duymuşsunuzdur Aiaie Adası’nın erkeklerden nefret eden ve hepsini domuza çeviren bencil cadısı Kirke’yi. Son derece popüler olan Percy Jackson ve Olimposlular serisinin bir kitabında bile ana kahraman ve arkadaşlarının yolu Aiaie Adası’na düşüyordu. 

Odessya destanı ve diğer efsanelerde ise Kirke’den sadece Zeus tarafından ebediyen sürgün edilmiş ve bir süre Odysseus ile beraber olup ondan bir çocuk dünyaya getirmiş bir titan-tanrıça olarak bahsediliyor. Ben, Kirke kitabının ise diğer mitolojik eserden ayrılan bir yanı var: Kitap tanrıçanın gözünden anlatılmış. Birinci kişili anlatımlar fantastik kitaplarda çok yaygın olsa da gerçekten çok etkileyici olanların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor ve doğru yapıldığında hikayeyi on kat güzelleştirebiliyor, bu kitaba da çok yakışmış.

‘’Gide gide Aiaie Adası’na vardık sonunda. Orada Kirke otururdu. Güzel bilekli, insan sesli korkunç tanrıça.”

Konusu

Çirkin, insan sesli, güçlü babasının ve güzeller güzeli annesinin hiçbir özelliğini almamışa benzeyen yabanıl ve işe yaramaz Nympha Kirke, babası güneş tanrısı Helios’un kalabalık salonlarında kardeşleri ve güçlü tanrı akrabaları tarafından itilip katıldığı ve sürekli alay konusu olduğu bir yaşam sürerken bir gün insana ateşi veren Prometheus’un cezasına karar verilmesine tanık olur. Zaten kendi içinde sürekli başını derde sokacak isyankar düşünceler barındıran Kirke, Prometheus’tan çok etkilenir ve yasak olmasına rağmen onunla biraz konuşup edebildiği kadar rahat etmesini sağlar ve bunu kimseye söylemez. Ancak tanrıları, savaşı, adaleti ve özgürlüğü daha çok sorgulamaya başlar. Aradan zaman geçince bir ölümlüye aşık olur ve bu yüzden  yapmaması gereken şeyler yapar fakat kimse Kirke’yi fark etmez. Görmezden gelinmekten ve suçluluk duygusundan o kadar sıkılmıştır ki Prometehus’tan aldığı ilhamla babasınına yaptıklarını itiraf eder, doğru söylediği anlaşılınca da Zeus ibret olsun diye onu sürgün edileceği ada olan Aiaie’ye yollar.

Burada geçirilecek bir sonsuzluğu olan Kirke; aslanları, bitkileri, efsunları ve ara sıra haddini bildirdiği korsanlarıyla tanrıların salonlarında olamadığı kişiyi bulmaya başlar.

En güçlü titanlardan biri olan Helios’un kızı ve Okeanos’un torunu olmasına rağmen bunlara bağlı  neredeyse hiç gücü olmayan Kirke büyücülüğünü keşfettiğinde de diğer tanrılar gibi her şeyi tek parmak şıklatmasıyla elde edemez. Kitapta da sık sık bahsetiği gibi büyücülük sadece otları karıştırmak veya sihirli sözcükleri söylemek değil, büyük çoğunlukla iradedir.

Kirke mitolojiden bir hikaye ama aslında yazılış amacı bir mitoloji hikayesi olmak değil. Başka efsanelerden duyduğumuz kahramanlar gelip gidiyor ve Kirke’nin sonsuz yaşamının minik köşelerine dokunuyorlar fakat asla kalıcı değiller. Kişiler gelip geçiyor ama Kirke en başından sonuna kadar yalnızlığının hikayesini anlatıyor.

Düşüncelerim

Yunan mitolojisi çocukluğumdan beri ilgi duyduğum bir alandı ve efsanelerin değişik varyasyonlarını dinleyip en çok beğendiğimi kendimce ‘doğru olan’ hikaye kabul ederim.  Kötü olduğu söylenen karakterlerin başlangıç hikayelerini okumak veya tahmin etmek de hep hoşuma gitmiştir. Ben, Kirke bu ikisini birleştirerek benim kalbimi kazanmayı başardı. Anlatımı, masal ile destansı anlatım arasındaki ince çizgideydi ve çok akıcıydı. Yaklaşık dört yüz sayfayı hiç sıkılmadan okuyabildim ve elimden her bıraktığımda daha sonra ne olacağını merak ettim.  Başka efsanelerden tanıdığım karakterler kadar tanımadığım ve adını ilk kez duyduğum tanrılar, tanrıçalar ve canavarlar vardı. Minotor, Skylla gibi bazı ismi duyulmuş canavarların doğuşu ve Daidalos, Minos, Odyessus gibi kahramanların hayatlarının bir parçasını görmek benim hoşuma gitti. Aynı zamanda kitap Antik Yunan’da da 21. yüzyılda da başımızdan eksik olmayan ataerkil düzeni yer yer ve kahramanların efsanelerindeki eril dili modern bakış açısıyla eleştirmiş. Kirke’ye antik zaman feministi diyebiliriz sanırım.

‘’Kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme ve biçimi gibi geliyordu. Sanki yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikaye olmazmış gibi.’’

Peki Kirke’yi sevdim mi?

Kitabın amacı aslında temel olarak Kirke’nin ‘’kötü, kalpsiz cadı’’ imajını, yaptıklarının sebeplerini ve yaşadıklarını anlatarak değiştirmek olduğunu düşünüyorum. Evet, belki birkaç kişiyi domuza çevirdi ama hak etmediklerini söyleyemeyiz bence. Miller bir tanrıyı insanlaştırmakta ve normalde bağlantı kuramayacağımız boşlukları doldurmakta harika bir  iş çıkartmış. Başta sorduğum soruya gelecek olursak evet, ben Kirke’yle bağlantı kurabildim; onunla üzülüp bir sonraki adımına gerilebildim. Ölümsüz olması alakasız ve can sıkıcı küçük bir detay olarak kaldı.

‘’Kadınların narin yaratıklar olduğu; çiçek, yumurta bir anlık dikkatsizlikle ezilebilecek şeyler olduğu söylenir hep. Buna eskiden inanmış olsam bile artık inanmıyordum.’’

Sonuç olarak ben ‘’zalim’’ cadı Kirke’yi ve bu kitabı çok sevdim. Okumanızı tavsiye ederim.

Bir de HBO Max tarafından 8 bölümlük bir dizi haline getirileceğine dair söylentiler dolaşıyor, umarım gerçekleşir ve kitaba uygun olur, izlemeyi heyecanla bekliyorum.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

“Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm. Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi:

-Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir