The Amazing Spider-Man (2001) – Hatırladığımız Kadar İyi Mi?

J. Michael Straczynski çok yetenekli bir yazar. Marvel’ın 2000ler başında yazdığı serilerden en sevdiklerimde kendisinin ismini sıkça görebilirsiniz. 2001 yılından 2007 yılına kadar yazdığı The Amazing Spider-Man serisi, hala çoğu okurun aklında karakteri en iyi anlayan seri olarak kalmakta. Ancak maalesef o dönemin baş editörü Joe Quesada ile yaşanan çoğu fikir çatışması ve kavgalar yüzünden çıkan hikayelerin çoğu ya çuvalladı, ya da Straczynski’nin istediği yönde gitmedi. Olaylar öyle bir noktaya gelmişti ki bir noktada Straczynski isminin kitaptan silinmesini istemişti. Perde arkasında dönen bunca şeye rağmen, Quesada’nın izlerinin bariz olduğu hikayeler haricinde karakterin en iyi dönemleri olarak anılan bu seriye gelin beraber bakalım.

Straczynski’nin Spider-Man’inde, Peter Parker’ın tüm hayatını sorgulamaya ve bildiği her şeyi yeniden düşünmeye itecek bir olay zincirini okuyoruz. Her zamanki gibi geceleri devriyesine çıkan Peter, bir gün Ezekiel adında ve kendisi gibi düz duvarlara tırmanabilen, çevik bir şekilde hareket edebilen bir adam tarafından ziyaret ediliyor, ve Ezekiel ona o kritik soruyu soruyor: Peter’ı ısıran örümceğin ona güçlerini vermesini sağlayan şey radyasyon muydu, yoksa örümcek ona güçlerini vermeye çalışırken radyasyondan mı öldü? Sadece tek bir cümleyle Inheritorlar, Örümcek totemi, örümcek-tanrısı gibi şu an Spider-Man mitinde epey yer edinmiş şeylerin temelini atıyor Straczynski. Yazarlık döneminin büyük bir kısmı boyunca karaktere eklediği bu doğaüstü unsuru anlatıyor, ve karakterin tarihine çok güzel bir şekilde yeni bir soluk getirmeyi başardığını düşünüyorum.

Straczynski’nin dönemindeki hikayeleri okudukça da fark edeceksiniz ki, Straczynski daha çok doğaüstü olaylara odaklanmayı seven ve status quo’yu olabildiğince zorlamaya çalışan biri. May Yenge Peter’ın gizli kimliğini öğreniyor, Mary Jane oyunculuk kariyerini ilerletmeye karar veriyor, Peter eski lisesinde fen öğretmeni olarak işe başlıyor, hatta üstte bahsettiğim gibi Peter’ın tüm orijinini en baştan düşünüyoruz. Karakter için doğru yönde adımlar olduğunu düşünüyorum bunların, hepsinin Peter’ı doğal bir şekikde ilerlettiğini hissediyorsunuz, hiçbir şey zorlama gelmiyor (en azından Sins Past’e kadar). Straczynski’nin yazarlık tarzı Spider-Man’e cuk oturmuş. Peter’ın gece kendi halinde sallanırken kostümüne fermuarlı cep ekleyip eklememeyi düşünmesi, ciddi bir dövüş sırasında ağzı laf yapsa da içinden durum hakkında ciddi yorum yapması, Mary Jane ile olan anları, araya serpiştirilmiş ve kesinlikle zorlama hissettirmeyen mizahi anlarıyla saf Spider-Man okuyoruz. Hikayelerin genelinde bazı yerler fazla doğaüstü olaylara kayması herkese göre olmasa da, sadece Peter Parker tasviri için bile bir şansı hak ettiğini düşünüyorum. Favori kısımlarım Doctor Strange ile etkileşime geçtikleri kısımlardı, bayılıyorum o ikisinin dinamiğine. Sins Past ve Skin Deep hikayelerinde biraz momentumunu kaybetse de özellikle Civil War’a bağlanan sayılarıyla beraber yeniden toparlayan ve çoğunlukla sağlam hikayelere sahip bir seri.

Book of Ezekiel hikayesinin sonunda, o dönemin baş editörü Joe Quesada’nın etkilerinin ilk defa büyük bir şekilde hissedildiği yere geliyoruz. Norman Osborn’un Gwen Stacy’i hamile bıraktığı meşhur Sins Past hikayesini duymuşsunuzdur, işte o hikayenin öyle olması tamamen Joe Quesada yüzünden. Straczynski ikizlerin Peter ve Gwen’in çocuğu olmasını istemiş, ama bunun Peter’ı fazla yaşlı göstereceği düşüncesiyle Quesada reddetmiş ve çocukların Norman’dan olmasını istemiş. Tabii Straczynski bu hikayeyi ilk başta böyle planlamadığından bu olay biraz damdan düşercesine yediriliyor. Bu konu hakkında söylemek istediğim çok şey var ama hiçbiri profesyonelce yorumlar değil, o yüzden devam ediyoruz.

Editörlerin asıl etkisi One More Day hikayesinde belli oluyor. Pek sevgili Quesada ve Marvel editörel takımının uzun süredir devam eden Peter Parker ve Mary Jane Watson çiftini ayırma çabasıyla Straczynski’nin kendi döneminin sonu için düşündüğü orijinal planları da sekteye uğruyor. Straczynski, bir röportajında Peter ve MJ’i ayırma planının olmadığını, kendi yazarlık döneminin sonuna geldiğinde başka bir yazarın onun bıraktığı yerden devam edebileceği, daha açık uçlu bir son planladığını söylüyordu, ve açıkçası o yolun nasıl olacağını merak ediyorum. One More Day hikayesi Spider-Man mitosunu öyle bir etkiledi ki bugün bile onu toparlamaya çalışan yazarlar var (Nick Spencer’ın kendi yazarlık döneminde One More Day’i silmek istediği ama editörlerin buna izin vermediğine çok eminim).

İşin çizim tarafındaysa John Romita Jr., Mike Deodato ve Ron Garvey var. John Romita Jr.’ın daha stilize çizimleri bana daha çok hitap etti, ama tamamen öznel bir mesele. Çizimlerde cidden kötü olmuş diyebileceğim tek kısım son sayılarda Joe Quesada’nın çizdiği yerler olurdu sanırım, bazı yerlerde öyle bir anatomi çizmiş ki neye baktığımı anlamak için bir on saniye kadar panele bakmam gerekti.

Yani kısaca, editörlerin ne kadar baltaladığı yerler olsa da Straczynski’nin karaktere olan sevgisi ve yeteneğiyle beraber parlamayı başaran, Spider-Man karakterini gerçekten anlayan ve karakterin mitosunu güzel bir şekilde genişleten bir seri. Bazı yerlerde inişli çıkışlı olsa da kesinlikle en iyi Spider-Man içerikleri arasında.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir