Tek mi çift mi? – The Lobster

Basit bir bilim kurgu filmi izleme umuduyla açtığım bu film bana çok farklı şeyler gösterdi. Benzerini pek görmediğim farklı yapısıyla beni şaşırtmayı başardı ancak The Lobster’ın yönetmeni Yorgos Lantimos’un başka filmlerini izlediyseniz size çok şaşırtıcı gelmeyebilir. Kendisinin diğer filmlerinde de böyle özgün konular yer alıyor.

Filmin Konusu

The Lobster, farklı bir dünyada geçen distopik bir film. Yani baskıcı bir sistem altında yaşayan insanları konu alıyor. Bu sistemin parçalarından biri, ana karakterimiz olan David. David’in yaşadığı bu dünyada insanlar yalnız yaşayamıyor. Yalnız kalan insanlar 45 gün içinde eş bulmaları şartıyla bir otele götürülüyor. Otele girerken neredeyse tüm kişisel eşyaları bıraktırılıyor hatta otelde giyilen kıyafetlerin de aynı olduğunu görüyoruz. Otel, dış unsurlardan tamamen bağımsız bir şekilde eş bulmayı sağlamaya çalışıyor. 45 gün içinde eş bulamayan insanlar ise seçtikleri bir hayvana dönüştürülüyor. Filmin adı ise ana karakterimiz David’in olmak istediği hayvandan yani ıstakozdan geliyor. Filmi izlemeye başladığımda iki kişinin hayvana dönüşmemek için anlaşıp evlenebileceğini düşündüğüm için biraz soğusam da bu kişilerin bir ortak özelliği, bir bağı olması gerektiğini görüyoruz. Bu yüzden eş bulmak o kadar kolay değil. Ortak özelliğin gerekliliğinin sebebi ise açıklanmıyor, filmdeki bazı detaylar gibi bize bırakılıyor.

Kendilerine verilen sürede eş bulamayan, hayvana dönüşmeyi kabul etmeyen ve kaçak bir şekilde yaşayan, bunun sonucunda da sistem tarafından avlanan insanlar da var. Bu insanlar ormanda yaşıyor ve oteldeki yalnız kişiler tarafından avlanıyor. Oteldeki kişileri avlanmaya itecek ödül ise otelde ekstra gün. Her getirdiğiniz kişi için fazladan gün kazanıyor, eş bulma ihtimalinizi arttırıyorsunuz. Hatta bu avlarda çok başarılı olursanız eş bulmadan otelde yaşamaya devam bile edebilirsiniz. Filmde otel içindeki ve otel dışındaki insanları görüyoruz, iki farklı sisteme tanıklık ediyoruz.

David, 12 yıllık eşinin onu başkası için bırakması sonucu yalnız kalıyor ve bu otele götürülüyor. Filmde David’in bir eş bulmaya çalışırken farklı kişilerle ilişki kurmaya çalışmasını, arkadaşlıklarını, dış dünya ile iletişimini ve hayatta kalma mücadelesini izliyoruz.

Oyuncular

 Film genellikle ana karakterimiz David üzerinden yürüse de birçok farklı karakterle de tanışıyoruz. David karakterini oynayan Colin Farrell ile beraber Rachel Weisz, Léa Seydoux, Olivia Colman, Jessica Barden, Ashley Jensen gibi İngiliz yapımların sevilen isimlerini görüyoruz. Bu isimlerin her ne kadar başarılı olduğunu düşünsem de filmin havasından dolayı oyunculukları diğer yapımlardan çok farklı ve biraz rahatsız ediyor. Film yapaylaşmış bir toplumu anlattığı için insanlar da bu toplumda duygularını kaybetmiş, yapaylaşmış. Bu yüzden birçok sahnede robot gibi konuşan karakterler görüyoruz. Ancak film bir noktadan sonra size kendi gerçekliğini kabul ettiriyor ve bu sorun da ortadan kalkıyor.

Mizah

Genellikle ağır bir havada işlenen bu filmde gülebileceğimi hiç düşünmezdim. Ancak filmde sizi saçmalığıyla güldürebilecek bazı şeyler bulunuyor. Bazen oyuncuların robotluğuna bazen çok ağır bir ortamda söylenen anlamsız bir söze veya yapılan anlamsız bir harekete gülüyorsunuz. Sizi güldüren bu kısımların birçoğu ikili ilişkiler ve cinsellik üzerinden verilmeye çalışılmış. Filmin başlarında bunlar daha fazlayken git gide mizahın azaldığını ve robotlaşmanın arttığını hissediyorsunuz.

Buradan sonraki kısımda spoiler bulunmaktadır. Spoiler istemiyorsanız son paragrafa geçebilirsiniz.

Söylenmeyenler

Üstte bahsettiğim ortak özellik kısmını biraz açmak istiyorum. Filmin başında David ile eşini konuşurken görüyoruz. David ona, kendisini terk etmesine sebep olan adamın lens mi yoksa gözlük mü kullandığını soruyor. Filmin başında burası biraz anlamsız hatta hatırlamayacağımız bir replik gibi duruyor. Fakat ileride ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Eşini miyop bir adama kaybeden David’in, ormanda tanıştığı kadına tavşan getiren adamın gözlerine bu kadar bakmasının sebebi tekrar birini -aynı şekilde- kaybetmek istememesi.

 Otelde yapılan çeşitli gösterilerde insanların neden bir eşe ihtiyacı olduğunu anlatan skeçler izliyorduk. Bu skeçlerde genelde gülüp oyunları saçma bulmuştum. Film bize bunları saçma bulacağımız bir şekilde gösteriyor ancak David’in kendi kremini sürememesini gerçekten birine ihtiyacımız olduğunu göstermek için izletiyor. Bu hiçbir zaman direkt olarak söylenmiyor.

Filmin birçok kısmında geçen bu ortak özellik gerekliliğinin sebebi hiçbir zaman açıklanmıyor ve bize bırakılıyor. Filmdeki birçok detay gibi… Ormandaki insanların liderinin, David’in sevdiği kadını, neden direkt cezalandırmak yerine kör ettiğini bilmiyoruz. David’in ruhsuz kadını hangi hayvana çevirdiğini, David’in son sahnede kendini kör edip etmediğini bilmiyoruz. Bu tarz şeylerin söylenmeyip izleyiciye bırakılması benim hoşuma gitti.

Bunların yanında filmdeki birçok karakterin ismi dahi bize söylenmiyor.

Sistem

 Filmde orman, otel ve şehir olmak üzere üç farklı yaşam alanı görüyoruz. Hepsinin kendine ait kuralları var. Otel ve şehir insanları yalnız bırakmamak üzerine kurulmuş yerler. Bu zaten insanların yaşadığı genel alan olduğu için kabul edebilsem de bir kaçış olarak gördüğüm ormanın böyle olması beni hayal kırıklığına uğrattı. İnsanların otelden kaçarak özgürlük bulmak için geldikleri bu yerde de çift olmak yasak. Üstelik tıpkı oteldeki gibi çok ağır cezalar var. Yani bir yerden kaçayım derken diğerine yakalanıyorsunuz. İstediğiniz zaman yalnız istediğiniz zaman çift olarak yaşayabileceğiniz bir ortam yok. Nereye giderseniz gidin özgürlüğünüzün kısıtlandığı bir dünyaya varıyorsunuz. Bu da insanların içindeki duyguları iyice öldürüyor. Herkesin adeta robota dönüşmesini sağlıyor.

Yalan ve İhanet

 Filmde ortak özellik ve uyumluluk ön planda olsa da bazı insanlar bunu yalan söyleyerek aşmaya çalışıyor. David, oteldeki hizmetli, John… Ancak yalan üstüne kurulan tüm ilişkilerin yıkıldığını görüyoruz. Buradaki sistem sizi ilişki içerisinde tutmak istese de bunu doğru kişilerle yapmaya çalışıyor. Hatta otelin başındakilerin bile birbirlerini yeteri kadar iyi tanımadığını, yalan söylediğini ve o kadar da uyumlu olmadıklarını görüyoruz. O sahnede otelde bir katliam çıkacağını düşünsem de ormanda yaşayanlar, insanları bu otele tıkıp hayvana çeviren insanlara aynı duyguları yaşatmak istemişler. O sahneden sonra büyük ihtimalle otel müdürü ve eşi ayrılacak, sonra ikisi de otele getirilip 45 günlük sürede eş bulmaya çalışacaklar. İnsanlara yaşattıkları şeyi kendileri yaşayacaklar.

Film boyunca sahte ilişkileri izledik. Filmin sonunda, David bu kadınla tanıştığında, gerçekten bir şeyler olduğunu düşünmüştüm. Çünkü tüm yasaklara rağmen beraber oldular. Hatta konuşmak için özel bir dil bile icat ettiler. Ama kadın kör olduktan sonra liderlerine, “Neden beni değil de onu kör etmedin?” diye isyan edince bunun da gerçek olmadığını anladım. Tüm film boyunca izlediğimiz duygusuz insanların arasından bu ikilinin sıyrılabileceğini düşünmüştüm. Bu yüzden kadının bu sözleri beni en çok etkileyen sahne oldu.

Son Söz

 Bu film herkese hitap edebilecek bir yapım değil ancak size biraz bile hitap ediyorsa seveceğinizden eminim. İzlemeden önce bambaşka bir şey beklediğim film beni çok şaşırttı ve gayet beğendim. Eğer bu filmi beğendiyseniz yönetmenin diğer filmlerine de göz atabilirsiniz. Son olarak siz bu durumda kalsaydınız hangi hayvan olmayı tercih ederdiniz?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir